21.01.2010

Çetin Soysal ve Polislerin Özürü

TEKEL işçilerinin eylemini duymayan kalmamıştır sanıyorum. Yandaş medyanın görmemek için elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen, seslerini duyurmayı başardılar. AKP'yi destekleyen veya AKP'ye karşı ılımlı olan medya gündemi değiştirmek, TEKEL işçilerinin sesini bastırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
TEKEL işçileri şu an açlık grevindeler ve dört kişi bayılarak hastaneye kaldırılmış. AKP seslerini hala duymuyor, neyse ki insanlarımız öyle değil, işçilere destek her geçen gün büyüyor, bir ankete göre şu an halkın %78'i işçileri destekliyor. Erdoğan bu eylemi "ideolojik" olarak nitelese bile, desteğin azalmasına yol açmıyor bu durum.
Yandaş medya kör kalmaya devam etsin, işçilerin yazar, gazeteci, milletvekili ziyaretçileri de eksik olmuyor. Biliyorsunuz bunlardan biri de Çetin Soysal... İşçilerle birlikte eylem yaparken biber gazına maruz kalan CHP Milletvekili. Bugün gazetede bir haber vardı, çevik kuvvet Çetin Soysal'ı özür dilemek üzere davet etmiş. Bana göre Çetin Soysal kesinlikle bu daveti kabul etmemeli.
Diyeceksiniz ki, "işte özür diliyorlar, niye kabul etmesin?" Kendisinden özür dilenmesinin sebebi milletvekili olması, eminim o da bunun farkındadır. O gün o eylemde biber gazına işçi olarak maruz kalsaydı böyle bir özür söz konusu bile olmayacaktı, nitekim olmuyor da. İşçilerden kimse özür dilemiyor, işçileri dikkate almıyor iktidar, onlar kaç gündür soğukta Ankara'da toplanıyorlar, AKP seslerini duysun diye. Çetin Soysal, mecliste İçişleri Bakanı'na limon vermişti işçiler gönderdi diyerek. İçişleri Bakanı bunu gülerek karşılamıştı, ciddiye almamıştı kısacası. İşte Çetin Soysal tam da bu yüzden özürü kabul etmemeli. O işçilerden de özür dilensin demeli, ancak o zaman bu özür yerine ulaşır demeli. Meclisin saygınlığını falan bir kenara bırakın, çoktandır yok gözümde öyle bir saygınlık, vatandaşın sıkıntılarıyla ilgilenmeyen, işçilerin feryadını duymayan mecliste saygınlık olmaz. Çetin Soysal özürü bu yüzden kabul etmesin. "Ben milletvekili olmasam benden özür dilenir miydi" diye düşünsün, evet cevabını bulamayacak, bu yüzden özürü kabul etmesin.
Polis devleti olma yolunda hızla ilerliyoruz, polis orantısız güç kullanımını artık iyice yaygınlaştırdı. Bundan sonra da devam edecek, biliyoruz, işte Çetin Soysal bu yüzden özürü kabul etmesin.
Bu özür olayının bir benzerini daha anlatmam gerekiyor. Topkapı Sarayı'nda İdil Biret Konseri gerçekleşti ve Vakit Gazetesi'nin "kutsal avluda şarap küstahlığı" başlığıyla Alperen Ocakları konseri bastı. Kusura bakmayın, daha hafif bir şey bulamıyorum, konseri bastılar. Kutsal avlunun kutsallığını kurtardılar. O olayda sağlam bir duruş sergileyemedi bana göre İlber Ortaylı... İdil Biret de daha sonra Alperenler'in özürünü kabul etti. Halbuki o gün orada bulunan birçok dinleyicisi kendisini tehdit altında hissetti, ölümle yüz yüze geldi, hafifletmeyin olayı hiç, o kapılar açılsaydı neler olacağını biliyoruz hepimiz. Sonradan okuduk ki İdil Biret'in olaydan o an haberi bile olmamış. Saklamışlar ve İdil Biret'in o özürü kabul etmesi orada bulunan dinleyicilerine haksızlıktı. Çünkü onlardan kimse özür dilemedi. İdil Biret ilk defa böyle bir olayla karşılaştı, o yüzden bir an önce kapansın gitsin istedi dediler, haklıdır da belki, ama kabul etmemeliydi bana göre.
Özür dilemek büyüklüktür denir, ama her zaman değil bence. Bu noktada bir hikaye anlatmak istiyorum, gerçek miydi, hatırlamıyorum, nereden okuduğumu da öyle. Fakat çok güzel bir hikaye bana göre.
Bir yerin kurtuluş törenleri diyelim... Yaşlı bir amca gelmiş, önde boş bulduğu sandalyeye oturmuş. Korumalar panik içinde, ne yaparız diye düşünüyorlar. En sonunda bir koruma yaklaşıp, "amcacığım, buraya milletvekilimiz gelecek, onun yeriydi burası" diyor. Amca korumanın suratına bakıp, "şu an ben millet olarak buradayım, bugün vekil kullanmıyorum" diyor.
Çetin Soysal tam da bu sebeple özürü kabul etmemeli.